Ne bırakır insan geriye? İz.

Bir öğretmen anne babanın çocuğu olarak lojmanda doğmuş, sınıf kokusuyla büyümüş biriyim. Çocukluğum hep okullarda geçti, koridorlarda oyun oynadım, teneffüslerin sesini duya duya büyüdüm. Hayatımın doğal akışı da beni yine okulların içine taşıdı. Eğitim sisteminin farklı basamaklarında görev yaptım; birleştirilmiş sınıflarda müdür yetkili öğretmenlik yaptım, ilköğretim okulunda öğretmenlik, daha sonra müdür yardımcılığı ve müdürlük görevleri üstlendim. Halk Eğitim Merkezi’nde farklı alanlarda çalışmalar yürüttüm. İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü’nde şube müdürlüğü yaptım. Bugün ise üniversitede bilim ve sanat konularında kafa yoran, sürekli kendini geliştirmeye ve yenilenmeye yönelen, eğitim alanında doktorasını tamamlamış birisi olarak bu satırları kaleme alıyorum.

Benim hayatımda her yeni görev, bir pencere açtı. Bu pencerelerden bakarken hep şunu gördüm: eksiklikler, boşluklar, ihtiyaçlar… Ben bu boşlukları çözümün başlangıcı olarak gördüm. Çoğu zaman köy yollarında, kullanılmayan sınıflarda, laboratuvarlarda, toplantı salonlarında ya da bir çocuğun gözündeki merakta yeni bir proje ihtimali belirdi. Zamanla anladım ki proje kültürü sadece kurumların değil, aslında hayatın içinde bir bakış açısı. Ben de hep o bakış açısına sarıldım.

Projelerle geçen bu yolculukta gördüklerimi, yaşadıklarımı ve beraber ürettiklerimizden doğan hikâyeleri burada paylaşmak istedim. Çünkü her proje kendi içinde sadece bir iş ya da faaliyet değil, yarına bırakılmış kalıcı bir izdir.


Bir Hayalin Gerçeğe Dönüşmesi: Bilim Köyü

Amsterdam’da NEMO Bilim Müzesi’nde bir Avrupa Birliği projesi kapsamında bulunuyordum. Planetaryum isimli salonda, kubbenin altında evreni anlatan dev bir görsel sunum izliyorduk. O sırada gözümün önüne Bozan Köyü’nde atıl duran iki okul binası geldi. İçimden “Bunları bilim köyüne dönüştürsek nasıl olur?” diye geçirdim. Yanımdakilere söyledim, hayal gibi geldi belki ama benim için o hayal orada doğmuştu.

Türkiye’ye döner dönmez arkadaşlarımla bir araya geldik. Çukurova Kalkınma Ajansı’nın çağrılarını takip ettik. Ben proje dosyasını hazırladım. Mütevazı bir bütçe çıktı ama ilk adımı atmamıza yetti. Bir akşam, Ajans Genel Sekreteri Lütfü Bey’den 18.30 için randevu aldık. Yorucu bir günün ardından bizi dinledi. Sunumumda “Bahçeye kuş gözlemciler için bir gözlem evi kuracağız” dedim. Yüzündeki ifadeyi unutamam; meğer kendisi kuş gözlemciliğiyle ilgileniyormuş. O küçük ayrıntı, projenin sahiplenilmesine güç kattı.

Sonrasında Mersin Valiliği, Büyükşehir Belediyesi ve Mezitli Belediyesi işin içine girdi. O köydeki iki eski bina bugün binlerce çocuğun teleskoplarla gökyüzünü seyrettiği, laboratuvarlarda deney yaptığı, atölyelerde üretim yaptığı bir Bilim Köyü. Bir hayal değil artık bir gerçek.

Eğitimde proje kültürü, sadece bir metodoloji değil; bir vizyon, bir yol açma çabasıdır. Mersin Bilim Köyü’nden Down Kafe’ye, köy okullarında mantar üretiminden Avrupa Birliği projelerine kadar hayata geçirilen çalışmalar hem öğrencilerin ufkunu genişletiyor hem de eğitim kurumlarına kalıcı değer katıyor.


Aynı Anda 370 Bin Öğrenciye Ulaşmak

Bir gün bir veli bana “Hocam, çocuğum internette neyle karşılaşıyor bilemiyorum” dedi. Bu söz, “Sanal Âlemde Gerçek Güvenlik” ve “Vücudun Senindir, Onu Koru” projelerinin çıkış noktası oldu.

Düşündük ki elimizde Fatih Projesi’yle sınıflara yerleştirilmiş akıllı tahtalar var. Hazırladığımız içerikleri aynı gün, aynı saatte açarak eşzamanlı eğitim yapabiliriz. Uyguladık. Bir günde 370 bin öğrenciye ulaştık. Bu sadece bir farkındalık etkinliği değil, yeni bir öğrenme deneyimiydi. Öğrenciler eş zamanlı binlerce, on binlerce kişilik gruplar halinde aynı içerikle buluştu. Sonra bunun bilimsel çalışmasını yaptım, yöntemin etkisini ortaya koyduk. O gün gördüm ki eğitimde yenilikçi fikirler sınır tanımıyor.


İlk Çizgiler: Okulumuz Evimiz

Öğretmenliğimin ilk yıllarında yaptığım bir projeyi hâlâ unutamam. Adını “Okulumuz Evimiz” koyduk. Amacımız öğrencilerin okulla olan bağlarını güçlendirmek, velilerin katılımını artırmak ve ortamı daha sıcak, daha çekici hale getirmekti. Kendi ellerimle okulun duvarlarına çizgi film karakterleri çizdim. Boyaya bulanmış ellerimle yaptığım o küçük dokunuş, çocukların gözlerinde bambaşka bir ışık yaktı. Veliler daha çok ilgilendi, okulun atmosferi kısa sürede değişti. O gün şunu öğrendim: Bir proje, büyük bütçeler olmadan da samimiyetle başlarsa büyüyebilir.


Bir Köy Okulunun Bodrumunda Doğan Üretim

Millî Eğitim Müdürlüğü’nde şube müdürü olarak görev yaptığım yıllarda farklı alanlarda projeler geliştirmeye gayret ettik. O dönemde beni en çok heyecanlandıranlardan biri, Bozan Köyü’ndeki okulun alt katında uzun zamandır kullanılmayan, nemli ve boş bir mekânı görünce doğan fikir oldu. İçimden “Buradan bir mantar üretim tesisi çıkar” dedim. Bu fikri arkadaşlarımla paylaştım, hepimiz heyecanlandık.

SODES Projesi çağrılarını takip edip oturduk, detaylı bir başvuru dosyası yazdık. Kabul edildiğinde biz de hemen işe koyulduk. Çok geçmeden o uzun süredir atıl duran bodrum, istiridye mantarı üretiminin yapıldığı canlı bir mekâna dönüştü. Öğrenciler üretim sürecine dahil oldu, köylüler için kurslar açıldı, kadınlar ve gençler işin bir parçası hâline geldi.

Bir köy okulunun bodrumunda başlayan bu üretim hareketi hem okula hem köye yeni bir kimlik kazandırdı. Proje sayesinde köy sadece kendi öğrencilerini değil, şehirden gelen öğrencileri de çekmeye başladı. Kısacası, Millî Eğitim Müdürlüğü’nde şube müdürü olarak görev yaparken başlattığımız bu girişim, örnek gösterilen, sürdürülebilir bir kırsal kalkınma modeline dönüştü.


Down Kafe: Bir Gülümsemenin Gücü

Uzun süre düşündüğüm konulardan biri, özel gereksinimli gençlerin topluma nasıl kazandırılabileceğiydi. Bir proje yazdım, belediye başkanına sundum. Hiç değiştirmeden kabul edildi.

Down Kafe böyle doğdu. Orada getirilen her kahve, aslında toplumdaki önyargıları azaltan bir mesaj oldu. O gençlerin mutluluğunu, ailelerinin gururunu gördükçe projenin asıl çıktısının bir raporda değil, bir gülümsemede olduğunu anladım.


Avrupa’dan Anadolu’ya | Ulusal Ajans Projeleri

Öğretmen ve Şube müdürü olarak görev yaptığım dönemde en yoğunlaştığım alanlardan biri Avrupa Birliği projeleri oldu. Çünkü biliyordum ki öğretmenlerimizin dünyayı görmeye, farklı sistemleri tanımaya, sınıflarının ötesini deneyimlemeye ihtiyacı vardı. Biz de bu fırsatı hazırladık.

Toplamda 565 öğretmenimizi farklı ülkelere gönderdik. İngiltere’den Almanya’ya, Hollanda’dan İtalya’ya, Macaristan’dan İspanya’ya kadar pek çok ülkede eğitimlere, stajlara, gözlem gezilerine katıldılar. Onlar döndüklerinde eski öğretmenler değillerdi; gözlerindeki ışık, seslerindeki güven, sınıflarına taşıdıkları yöntemler bambaşkaydı. Bir öğretmen sınıfında gördüğü robotik uygulamaları başlatmıştı, bir diğeri proje temelli öğrenmeyi benimsemiş, kimisi de Avrupa’daki gözlemlerini ders materyaline dönüştürmüştü. Aslında her öğretmen birer gönüllü elçiydi; Avrupa’dan getirdikleri fikirleri Anadolu’nun sınıflarına taşımışlardı.

Yönettiğimiz projelerin toplam bütçesi 1.100.000 Euro’yu aşıyordu. Ama bütün bu rakamların ötesinde, en kıymetli kazanç öğretmenlerimizin vizyonunun zenginleşmesiydi. Bir köy okulundaki çocuk artık öğretmeninin dilinden farklı ülkelerdeki sınıf düzenini, ders yöntemini, deney uygulamasını duyabiliyordu. Bu, parayla ölçülemeyecek bir adımdı.

Daha sonra Tarsus Üniversitesi adına yürüttüğümüz STEM in Action ( www.stemaction.eu )projesiyle bir üst aşamaya geçtik. Uluslararası ortaklarla birlikte kurduğumuz uzaktan eğitim platformu, artık sadece öğretmen değişiminden ibaret değildi; ülkeler arası dijital bir köprüyü de ayakta tuttu. Bugün hâlâ kullanılan o platformda Türkiye’den bir öğrenci ile Avrupa’daki bir öğrenci aynı içeriğe erişebiliyor, aynı öğretim materyalinden faydalanabiliyor. Bu proje, sınırların ötesinde gerçek bir öğrenme köprüsü kurdu ve sürdürülebilirliğiyle hepimizin gururu oldu.


Diğer Dokunuşlar

Yıllar boyunca bu saydıklarımın yanında daha pek çok çalışma oldu. Mutlu Çocuklar Festivali’nde binlerce çocuğun neşesine tanık olduk. Küçük Kimyagerler projesiyle ilkokul çocuklarına bilimi deneyle sevdirdik. Kodlamaya Anaokulunda Başla ile küçük yaşta teknoloji farkındalığı kazandırdık. Kitaplar Elden Ele projesi ile paylaşmayı öğrettik. Renkli Okullar ve Atık Pil Kampanyası çevre duyarlılığını artırdı. Yarın Sizdeyiz ve Diğer Yarım Sen Ol projeleriyle göçmen öğrencilerden ailelere kadar pek çok insana dokunduk. Eğitim Liderleri Akademisi ile de eğitim yöneticilerine liderlik vizyonunu kazandırdık.

Büyük-küçük, her proje kendi rengini kattı.


Çiçek Bahçesinin Kokusu

Proje işlerine gönül veren birisi olarak şunu söyleyebilirim: Projeler sadece sayı veya bütçe değildir. Onlar topluma değdikçe, farklı alanlara yayıldıkça değer kazanır. Bir yerde bilimsel bir laboratuvar olarak, başka yerde bir festival sahnesi olarak, bir köşede çocukların katıldığı sportif bir etkinlik ya da bir sanatsal atölye olarak hayat bulur.

Bir kurumda projeler çoğaldığında, ortaya adeta renk renk çiçeklerin açtığı bir bahçe çıkar. Bilimsel projeler ayrı ışık yayar, sosyal sorumluluk projeleri farklı bir koku getirir, sanatsal etkinlikler güzellik katar, sportif projeler hareket ve enerji verir. Hepsi bir arada kurumun ruhunu değiştirir.

O yüzden projelerin ürünleri güzeldir. Çünkü sadece raporlardan, kapanış dosyalarından ibaret değildir. Çocukların hayatına dokunur, öğretmenlerin ufkunu açar, velilerin bilinçlenmesine katkı verir, toplumun önyargılarını kırar.

Bugün dönüp baktığımda şunu görüyorum: Bir eksiklikten başlayan her fikir, doğru ellerde hayale; hayal ise gerçeğe dönüşüyor. Ve gerçeğin kuruma dönmüş hâli, işte bu rengârenk bahçe oluyor.

Ne bırakır insan geriye? İz.
Projeler, işte bizim kalıcı izlerimizdir; yarınlara uzanan çiçeklerimizdir.

Vesselam.

By Dr. Ahmet Yalkın

Dr. Ahmet YALKIN, 1979 yılında Yozgat-Boğazlıyan’da doğdu. İlk öğrenimini Yozgat’ta, orta öğrenimini ise Kayseri’de tamamladı. Lisans eğitimini Erciyes Üniversitesi Kimya Bölümü’nde, yüksek lisansını ise aynı alanda Bozok Üniversitesi’nde gerçekleştirdi. 2024 yılında Mersin Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde doktorasını tamamladı. Kariyerine 2002 yılında Yozgat Merkez Atatürk Lisesi’nde öğretmen olarak başlayan Yalkın, çeşitli eğitim kurumlarında öğretmenlik ve idarecilik görevlerinde bulunmuştur. 2014 yılında atandığı Mezitli İlçe Milli Eğitim Şube Müdürlüğü görevinin ardından, 2020 yılından beri Tarsus Üniversitesi’nde meslek hayatına devam etmektedir. Ahmet Yalkın, Avrupa Birliği, kalkınma ajansları ve sosyal-kültürel projelerde koordinatörlük yaparak çeşitli proje ve araştırmalara katkıda bulunmuştur. Fen bilimleri, özel eğitim ve kimya alanlarında bilimsel çalışmalar yürütmüştür. Ayrıca, Fütüristler Derneği ve Mersin Valiliği Proje Koordinasyon Birimi bünyesinde kurulan Mersin Geliştirme ve Araştırma Derneği (MERGAD) Yönetim Kurulu Üyesidir. Bilim ve sanat alanındaki yazılarını kişisel internet sayfasında paylaşmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir