Bana fakirliğin resmini çizebilir misin? Sorusunun cevabı niteliğindeki bu düşündüren ve etkileyen çalışmayı, sokak sanatçısı Kevin Lee’nin eseriyle görüyoruz. Çalışmanın Adı, “Yoksulluğun Görünmezliği”, dünyanın adaletsiz tarafının ve gariplerin görünmez tarafını resmetmiş sanatçı. 
Fakirin fukaranın halinden daha çok anlayıp, milletçe daha çok dayanışmamız gereken günlerden geçerken; ailemiz, komşularımız, akrabalarımız veya arkadaşlarımız içerisinde yoksulluğun bu görünmez yüzü sebebiyle mağrur fakat ihtiyaç sahibi kişilerin olabileceğini unutmamak gerekir.
Parasından başka hiçbir şeyi olmayan kişinin aslında en yoksul, parası olmasa da gönlü güzel kişinin, ruh zengini kişi olduğu gerçeğini de belirtmek isterim.
Zengin ile yoksula maddi değerler manzumesinde kıyas biçildiği yaşlı dünyamızın, sözüm ona dört başı mamur bir adaleti de yoktur. 
Dünya nüfusunun %1’lik dilimine tekabül eden en zenginlerin maddi gelirlerin %99 ‘una, geriye kalan % 99’un ise dünyanın bütün maddi gelirlerinden geriye kalan % 1’e sahip olduğu bir yerde, adalet vardır denilemez. 
Adalet tecellisinin yarına kalsa da kimsenin yanına kalmayacağı bir dünyada, yine de adalet noktasında zengin ile fakirin hukuku mühimdir. Maddi yoksulluk utanılacak bir hal midir? Kesinlikle değildir. Asıl sorun etik değer noksanlığı ve ahlaki yoksulluktur. İnsanlığın ortak etik değerlerinden uzak, inanışının gereği olan manevi değerlerden yoksun bireylerin gitgide insan vasfının dışına çıktığı ve sonunda güce tapan, güçlünün yanında / haklının karşısında duran tiplere dönüştüğü gerçeğini de unutmayalım.
Gelelim “insan” özellikleri taşıyan fakat maddi ihtiyaç sahibi yoksullara. Yani garip, gurebaya…
Bizim kültürümüzde yoksulların ortak özellikleri görünmez olmaktır. Görünmez bir hayat tercih ederler. Kimseler bilmesin, görmesin isterler maddi yoksunluklarını…
Yoksulluğun getirdiği dramlara neticesinde gururuna yediremeyip vatanını yurdunu terk eden, hatta canına bile kıyan görülür bizde. 
Okula gönderdiği yavrusunun ihtiyaçlarını karşılayamayan, tenceresinde aşı kaynamayan, bacasında dumanı tütmeyen bir ailenin yoksulluklarını çevrelerinden gizlemek için görünmez bir tavır sergilemesi olağandır ve insan psikolojisi ile açıklanabilir.
Bununla birlikte yiyip içtiklerini ve yaşam standartlarını türlü edepsizliklerle insanların gözüne sokarak yaşayan sözüm ona “zengin” zümrenin tavırlarının adab-ı muaşeretteki karşılığı ise görgüsüzlüktür. Bu kişiler zengin ise de, fakirdir. Hem de “ruh” fakiri. 
Tersine Sorular ¿ 
İhtiyaç duyduğu eşyayı alamayacak parası olmayan kişiye fakir diyoruz, parası olduğu halde ihtiyaç duyduğu insani his ve haysiyetleri satın alamayan kişilere ne deriz ¿
“Zengin isen ya bey derler ya paşa, fukara isen abdal derler ya cingan haşa !… ” diyen bozkırın tezenesi Neşet Ertaş’ın “ayaklarınızın turabıyım” diyerek, gariplerin yoldaşı olması ne büyük bir zenginliktir ¿
Vesselam.
Şimdi kimin zengin, kimin fakir olduğunu bilemediğimiz dünyamızda sofrasında bir kap bile yemeği olmayan kardeşlerini görmezden gelme.
Sadece yemeğini değil, yüreğini de paylaşma vakti…
Dünya hâlidir bu, göz açıp kapayıncaya değin geçiverir bütün güzellikler.
Hâlâ gözün görüyorken, yoksulluk görünmezlik olmasın.
Sağlıcakla, hoşça kalın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir