İnsanlığın dünya üzerindeki serüvenine eş olarak biriken; adet, gelenek, görenek, töre, sanat anlayışı, dil, din gibi birçok unsurun hem bir arada tutulmasını sağlayıp hem de  nesilden nesle aktaran bir kavramdır ‘kültür‘. 

Bu özelliğiyle de bir milleti diğerinden ayırarak, milletlere ruh üfler. Kültürel değerler olarak anacağımız bu kavramlar içerisinde semboller ve motifler de büyük yer kaplar. 

Orta Asya’dan beri süregelen göçebe yaşam sitili ve yerleşik hayatla birlikte kullanılan bu sembol ve motifler çeşitli eşyalarda kendini gösterir. Dokumacılık sektöründe halı ve kilimlerde karşımıza çıkan sembol ve motiflerden bazıları; insan, akrep, su yolu, el, hayat ağacı, ejderha, bereket, göz vb. gibi sembollerle uygulanır.

Gelgelelim bu sembol ve motiflerin kilim türküsü ile bize çağrıştırdıklarına. Benim yaşımda olup da kilim türküsünü bilmeyen yoktur diyebilirim. 

Türküyü dinlediğinizde bu toprağın sesini duyar, derdiyle dertlenir, töresini hissedersiniz. 

Kilim’i türkünün diliyle ifade edecek olursak; Anadolu’dur,

Aşktır,

Özlemdir,

Töredir,

Söylemek isteyip de söyleyemediklerinizdir…

Gönül tezgahında dokunan,

Erenler dergahında okunan aşktır.

Töremizde kilim demek ilim demektir.

Kilim; sevdadır, özlemdir, derttir, istektir.”

Anadolu insanının sevdalarını motiflerine nakşeden kadim bir eşyanın dile gelmiş halidir kilim. 

Kimi zaman dokuyanının gizli sevdalarını aşikar eden, kimi zaman da hâl diliyle türlü ifadeleri görüntüsüyle yansıtan bir kilimin anlattıklarını, bazı kitapların bir cilt dolusu metinle ifade edemediğini gördüğünüzde,  kilimin başlı başına dile gelmiş bir ifade tarzı olduğunu söylemek abartı olmasa gerek.

Tersine sorular ¿

Söylemek isteyip söyleyemediklerini kilim motiflerine işleyerek ifade etmek ne garip bir ifade tarzı ¿

Dijital çağın baş döndüren hızıyla birlikte iletişimin tüm imkanlarının kullanıldığı şu zamanda, bir kilimin ifade ettiklerini anlamak veya anlamlandırmak ne zor şey ¿

Bir eşyaya motiflerle yüklenen anlam, eşyanın kendi değerine kıyasla ne kadar fazla ¿

Uzun lafın kısası

Her şeyin dijitali, kopyası, bayağısının makbul olduğu günümüzde; motifinde özlem, ilmeğinde emek, boyasında buram buram doğallık barındıran bir kilimin bütün bu sahteliklerden ziyade ifade ettikleriyle daha insanî unsurlar barındırdığını düşünüyorum.

Sağlıcakla, sevgiyle kalın…

By Dr. Ahmet Yalkın

Dr. Ahmet YALKIN, 1979 yılında Yozgat-Boğazlıyan’da doğdu. İlk öğrenimini Yozgat’ta, orta öğrenimini ise Kayseri’de tamamladı. Lisans eğitimini Erciyes Üniversitesi Kimya Bölümü’nde, yüksek lisansını ise aynı alanda Bozok Üniversitesi’nde gerçekleştirdi. 2024 yılında Mersin Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde doktorasını tamamladı. Kariyerine 2002 yılında Yozgat Merkez Atatürk Lisesi’nde öğretmen olarak başlayan Yalkın, çeşitli eğitim kurumlarında öğretmenlik ve idarecilik görevlerinde bulunmuştur. 2014 yılında atandığı Mezitli İlçe Milli Eğitim Şube Müdürlüğü görevinin ardından, 2020 yılından beri Tarsus Üniversitesi’nde meslek hayatına devam etmektedir. Ahmet Yalkın, Avrupa Birliği, kalkınma ajansları ve sosyal-kültürel projelerde koordinatörlük yaparak çeşitli proje ve araştırmalara katkıda bulunmuştur. Fen bilimleri, özel eğitim ve kimya alanlarında bilimsel çalışmalar yürütmüştür. Ayrıca, Fütüristler Derneği ve Mersin Valiliği Proje Koordinasyon Birimi bünyesinde kurulan Mersin Geliştirme ve Araştırma Derneği (MERGAD) Yönetim Kurulu Üyesidir. Bilim ve sanat alanındaki yazılarını kişisel internet sayfasında paylaşmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir